Uluslararası Çevre Sorunları
Dünyadaki pek çok ülke, çevrenin korunmasının faydaları konusunda daha bilinçli hale gelmiştir. Yine de çoğu ülke kendi çevre sorunlarını ele almak için bireysel olarak adım atsa bile, hiçbir ülke tek başına hareket ederek ulusal sınırları aşan bazı çevre sorunlarını çözemez. Hiçbir ulus tek başına karbondioksit ve diğer gazların salınımını küresel ısınma sorununu çözmeye yetecek kadar azaltamaz - diğer ulusların işbirliği olmadan asla. Bir diğer konu da, hayvan ve bitki genetik materyalinin tüm spektrumunu içeren biyoçeşitliliğin korunması sorunudur. Bir ulus kendi sınırları içindeki biyoçeşitliliği koruyabilse de, tek başına hareket eden hiçbir ulus dünyadaki biyoçeşitliliği koruyamaz. Küresel ısınma ve biyoçeşitlilik, uluslararası dışsallıkların örnekleridir.
Dünya uluslarını çevre sorunlarını ele almak üzere bir araya getirmek, farklı gelir düzeylerine ve farklı önceliklere sahip ülkeler arasında zorlu bir dizi müzakereyi gerektirmektedir. Çin, Hindistan, Brezilya, Meksika ve diğerleri gibi ülkeler ekonomilerini büyük miktarlarda fosil yakıt yakarak veya orman ve yaban hayatı yaşam alanlarını yok ederek geliştiriyorsa, dünyanın yüksek gelirli ülkeleri tek başlarına hareket ederek sera gazlarını azaltamayacaktır. Ancak düşük gelirli ülkeler, anlaşılabilir bir kızgınlıkla, yüksek gelirli ülkelerin, çevrenin korunmasını ekonomik büyümenin önüne koymanın gereklilikleri konusunda kendilerine ders verecek ahlaki bir duruşa sahip olmadıklarına işaret etmektedirler. Ne de olsa, yüksek gelirli ülkeler fosil yakıtları yakarak sera ısınmasına tarihsel olarak en büyük katkıyı yapan ülkeler olmuştur ve bugün de öyledir. Yeterli beslenme, sağlık hizmetleri ve eğitimin olmadığı düşük gelirli bir ülkede yaşayan insanlara, daha temiz bir çevre için daha iyi bir yaşam kalitesini feda etmeleri gerektiğini söylemek zordur.
Zengin ve yoksul ülkeler küresel çevresel yayılmaları ele almak için bir araya gelebilir mi? Avrupa Birliği ve gelişmekte olan en kırılgan ülkelerin girişimiyle Aralık 2011'de düzenlenen Durban iklim konferansı, tüm ülkeleri kapsayan yeni bir uluslararası iklim değişikliği anlaşması geliştirmek üzere müzakereleri başlattı. Bu müzakerelerin sonucu 2015 yılında kabul edilen Paris İklim Anlaşması oldu. Paris Anlaşması, katılımcı ülkelere CO2 emisyonlarında önemli sınırlamalar getirmeyi taahhüt etmiştir. Bugüne kadar, en büyük iki sera gazı yayıcısı olan Çin ve Amerika Birleşik Devletleri de dahil olmak üzere 196 kuruluş imza atmıştır. ABD'nin anlaşmaya katkısı, ABD genelinde enerji santrallerinin CO2 emisyonlarını 2020 yılına kadar %17 oranında azaltarak 2005 öncesi seviyelere çekmeyi ve 2030 yılına kadar da kümülatif olarak %32 oranında azaltmayı planlayan Temiz Enerji Planı olmuştur. 2017 yılının başlarında Trump Yönetimi Paris İklim Anlaşması'ndan çekilme planlarını açıkladı. Trump, Temiz Enerji planına karşı çıkarak bunun yerine odağı doğal gaz kullanımına kaydırmayı tercih etti. Bu durum Paris Anlaşmasının başarısına önemli bir darbe vurmuştur. Ancak görevdeki ilk gününde Başkan Biden, ABD adına Paris İklim Anlaşmasına yeniden katıldı.
LINK IT UP |
Avrupa Komisyonu hakkında daha fazla bilgi edinmek için bu web sitesini ziyaret edin. |
Eğer yüksek gelirli ülkeler düşük gelirli ülkelerin sera gazı emisyonlarını azaltmalarını istiyorlarsa, yüksek gelirli ülkelerin maliyetin bir kısmını ödemeleri gerekebilir. Belki de bu ödemelerin bir kısmı özel piyasalar aracılığıyla gerçekleşecektir. Örneğin, zengin ülkelerden gelen bazı turistler, düşük gelirli ülkelerin doğal hazinelerinin yakınında tatil yapmak için cömertçe ödeme yapacaktır. Belki de kaynak aktarımının bir kısmı, modern kirlilik kontrol teknolojisinin yoksul ülkelere sunulması yoluyla gerçekleşebilir.
Böyle bir uluslararası sistemin neye benzeyeceği ve uluslararası sınırlar arasında nasıl işleyeceğine dair pratik ayrıntılar son derece karmaşıktır. Bununla birlikte, bir tür dünya hükümetinin dünya çapında ayrıntılı bir çevresel komuta ve kontrol düzenlemesi sistemi dayatması pek olası görünmemektedir. Sonuç olarak, merkezi olmayan ve piyasa odaklı bir yaklaşım, küresel ısınma ve biyoçeşitlilik gibi uluslararası sorunları ele almanın tek pratik yolu olabilir.
Yorumlar
Yorum Gönder