Histolojinin Kısa Tarihçesi
Hücreleri, kolajen lifleri, elastik lifleri ve zemin maddesini vurgulayan areolar BT histolojisi.
Bu bölümün amacı, Anatomi ve Fizyoloji derslerinde işlenen histolojiyi gözden geçirmektir ama sadece baş ve boyunda görülen dokular ve sadece diş hijyeni ile ilgili kısımlar gözden geçirilecektir. Bu, histolojinin kapsamlı bir incelemesi değildir. Histoloji, dokuların mikroskop altında nasıl göründüğünün incelenmesidir. Bir doku, bir işlevi yerine getirmek için birlikte çalışan, hepsi aynı türden bir grup hücredir. Çoğu hücre şeffaf olduğundan, mikroskopla inceleme yapan kimseler, hücrelerin farklı kısımlarını vurgulamak için bir dizi farklı boyama yöntemi kullanırlar. Hematoksilen ve Eozin (H&E) boyalarının kullanıldığı boyama yöntemi çok yaygın kullanılır. Bu iki boya negatif yüklü molekülleri maviye, pozitif yüklü molekülleri ise pembeye çevirir. Aslında yüklerle ilgilenmiyoruz, onları görebilmemiz için hücrenin farklı kısımlarını farklı renklerde yapmamız gerekiyor. DNA ve RNA her iki rengi de alırlar, bu nedenle çekirdekler mor renkte olurken, çoğu protein pembe renge döner. Maalesef, çoğu hücre proteinlerle doludur ve sitoplazmaları pembeye döner ve ECM de proteinle doludur, bu yüzden o da pembeye döner. Bu da bizi benzer görünümlü mor benekli pembeler arasında ayrım yapmaya zorluyor. İşin iyi tarafı, eğer bir histoloji boyama kitabı satın alırsanız, sadece iki boya kalemine ihtiyacınız olacaktır.
Görüntüleme
Histoloji ders kitaplarında gördüğünüz görüntülerin çoğunda H&E boyaları gibi boyalar kullanılır, bu tür teknolojinin geçmişi 1800'lere kadar uzanır. Mikroskop teknolojisi, o zamandan bu yana gelişmiştir, örneğin yukarıdaki görüntü bir konfokal mikroskoptan alınmıştır. Konfokal mikroskop, çok güzel görüntüler oluşturmak için pahalı lazerler kullanır ve H&E'den çok daha spesifik boyalar kullanır. Ne yazık ki, çoğu ders kitabı hala eski moda (daha kalitesiz) görüntüleri kullanıyor. Diş hekimliğinde, mikroskop kullanımı gerekmediğinden, bu ders dizinde histoloji konuları resimlerle desteklenerek verilmiştir. Bu, kavramlara odaklanmamızı ve mor benekli pembe lekelerin resimlerini yorumlamak için gerekli becerileri geliştirmeye daha az zaman harcamamızı sağlar. Farklı doku türleri arasındaki farkları tespit etmeyi öğrendiğinizi varsayıyoruz. Bu bölümde bu farklılıkları gözden geçiriyoruz. Bu özellikle anatomi konusunda çok iyi çünkü, anatomide nesneler sınıflandırılır ve adlandırılır. Şimdi daha önemli bir ödeviniz var. Daha önce yapmadıysanız, farklı dokular arasındaki benzerliklere dikkat edin. Bunu söylemenin bir başka yolu da patternler için araştırma yapmanız gerektiğidir. İleri derslere atlayıp embriyoloji bölümlerini okursanız, neyi araştırmanız gerektiği konusunda daha iyi bir fikriniz olacaktır. Şimdilik, baş ve boynun ana dokularını ele alırken bu düşünceyi aklınızın bir köşesinde tutun.
Sınıflandırma: Eski Yöntem ve Daha İyi Bir Yöntem.
Histolojide dokular hücrelerin yetişkinlikte nasıl göründüğüne göre sınıflandırılır. İnsanların ailelerini yetişkin olarak nasıl göründüklerine göre belirleseydik, bu yöntem isabetli olabilirdi veya isabetsiz olurdu. Örneğin, yukarıdaki karikatür yüzleri temel olarak saç ve göz rengine göre iki aileye ayırabiliriz. Dört ana doku türü bu şekilde kategorize edilir. Bu tür bir sınıflandırma sistemindeki sorun; hangi fiziksel özelliklerin doğadan (genler ile) hangilerinin gelişim çağından (çevresel faktörler) kaynaklandığını söylemenin zor olmasıdır.
Embriyoloji hakkında bilgi edindiğimizde, sınıflandırma konusunda daha iyisini yapabileceğimizi görüyoruz. Hücrelerin sadece görünüşlerine bakmak yerine, yetişkin hücrelerin kimlerle ilişkili olduğunu izleyerek, hücre nesebini kullanarak dokuları kategorize edebiliriz. İlk embriyologlar, tek tek hücreleri boyamış ve hücre bölünmesinden sonra neye dönüştüklerini görmek için onları hücre bölünmesi boyunca takip etmişlerdir. Hans Spemann gibi başka embriyologlar, hücreleri bir yerden başka bir yere taşımış ve yeni konumlarına göre hala beklenen şeye dönüşüp dönüşmediklerini araştırmışlardır. Sadece birkaç hücrenin nakledilmesi embriyoların iki tam kafa geliştirmesine yol açtığında, Spemann bunun beklenmedik olduğu sonucuna vardı. (Aslında, bu sonuç, Spemann'a Nobel Ödülü'nü kazandıran çalışmanın temelini oluşturan Hilde Mangold'un yaptığı bir araştırmadan kaynaklanmaktadır.)
Bunun nasıl gerçekleştiğine dair daha iyi bir fikir edinmek için bilimin, İkinci Dünya Savaşı'nın bitmesini beklemesi gerekiyordu. Savaş bittiğinde, çok sayıda fizikçinin, artık ölümcül roketler ve atom bombaları yapma meşguliyeti kalmadı. Birçoğu, yeteneklerini genetik çalışmaya yöneltti ve moleküler biyoloji alanını yarattı. Christiane Nüsslein-Volhard gibi gelişim biyologları, yeni araçlarla, tek bir embriyonik hücrenin bir yetişkinde farklı hücre türlerine dönüşmesini sağlayan mekanizmaları tanımladılar. Seçtiği organizma, sineklerdi ve bu çalışmasıyla Nobel Ödülü'nü kazandı. Her şeye kendi isimlerini veren eski histolog ve embriyologların aksine, daha yeni embriyologlar keşiflerine Bicoid, Dickkopf, Frizzled ve Sonic Hedgehog gibi eğlenceli isimler verdiler.
Böylece, üzerinde çalıştığımız hücrelerin, görünüşünü kullanmak yerine, onların kökenini belirleyerek, daha doğru familyalara ve bir alt familyaya sınıflandırabiliriz. Köken kelimesini gördüğünüzde, diferansiye olmuş hücrelerin; en genç nesil olduğunu düşünün ve kök hücrelerin; onların ebeveynleri veya büyükanne ve büyükbabaları olduğunu düşünün. Böylelikle ortaya bir soy ağacı çıkıyor. Ne yazık ki histoloji bu şekilde öğretilmiyor, bu yüzden yetişkin hücrelerin neye benzediğine geri dönüyoruz ve dokuları fiziksel özelliklerine göre sınıflandırıyoruz. Ancak bunu yaparken, iki dokunun farklı sınırlara (muhtemelen farklı soylar) veya karışık sınırlara (genellikle aynı soy) sahip olup olmadığına bakıyoruz.
Önceki Ders: Hücre Biyolojisi İncelemesi Özeti
Sonraki Ders: Dört Ana Doku Tipi (Yetişkinlerde)
Yorumlar
Yorum Gönder